RAMAZAN PROGRAMLARINDA OĞUZ ÖZYARAL İLE SAĞLIKLI YAŞAM SEMİNERİ
Yazdır / Tarih: 2016-06-13
Ramazan ayı münasebeti ile düzenlenen etkinliğin akşamki konuğu Halk Sağlığı uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral oldu. Doç. Dr. Özyaral İftardan Sahura Sağlıklı Yaşam adlı sunumunda bir çok konuya temas etti.
Birçok konuya temas eden Doç. Dr. Özyaral yetişkin bir bireyin itarda on bardak su içmesi gerektiğini dile getirerek ‘sizlere su içmenizi tavsiye ediyorum. Su hayattır. Ama bu suyu içerken ne çok soğuk nede çok sıcak için. Ilık su tüketin.’diye konuştu.
D VİTANMİNİ TEMİN ETMEK İÇİN…
D vitamininin diyabet ve kansere karşı koruyucu faktör olduğunu, eksikliği halinde kalp, alerjik, metabolizma hastalıkları ve kanser gibi birçok problemi tetikleyebileceğini söyledi. Özyaral yaptığı açıklamada, dünyada ortalama 7’de 1 oranında görülen D vitamini eksikliğinin, Türkiye’de her 3 kişiden 2’sinde rastlandığını ifade etti.D vitamini eksikliğinin en temel sebebinin güneşten doğru ve yeterince faydalanılmaması olduğunu ifade eden Özyaral, yüksek faktörlü güneş koruyucusu kullanılmasının D vitamini sentezini olumsuz etkilediğini aktardı.Oğuz Özyaral, güneşlenme şeklinin değişmesi gerektiğine dikkati çekerek, "Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar, kabul edilen pek çok bilgiyi gözden geçirmemizi zorunlu kılıyor. Sadece avuç içimizi ya da yüzümüzü güneşlendirmek D vitamini sentezine yetmiyor, vücudumuzun en az yüzde yirmisinin hafif pembe renk alana kadar güneşlenmesi gerekir. Güneş altında saatlerce kalınmasını elbette önermiyoruz ancak güneşten korkup kaçtıkça D vitamini sentezi gerçekleşemiyor. Bu da kanser başta olmak üzere pek çok hastalığa zemin hazırlıyor." dedi.
D VİTAMİNİ GÜNEŞİN DİK GELDİĞİ SAATLERDE SENTEZLENİR
Doç. Dr. Oğuz Özyaral, D vitaminin güneş ışınlarıyla yüzde 90 oranında sentezlendiğini, vücudun güneş ışığına dik olarak maruz kaldığında derinin tabakalarında vitamini üretiminin başladığını söyledi.D vitamininin temel olarak vücutta kalsiyum emilimine yardımcı olduğunu, böylelikle kas ve kemik kütlesinin artmasını sağladığını dile getiren Özyaral, şöyle devam etti: "Dört mevsim her gün özellikle güneş ışınlarının dik geldiği, 11.00-15.00 saatleri arasında 15 dakika kadar yüz, eller, kollar, bacaklar ve mümkünse sırtımızı hafif pembeleşecek şekilde güneşlendirmek gerekir. Tatilde, deniz kenarında güneşlenirken cilt tipinize göre ilk 5 ila 15 dakika hiç bir koruyucu ürün kullanmadan güneşlenin, bırakın D vitamini sentezi gerçekleşsin. Sonra kontrollü olarak ve koruyucu ürünler kullanarak güneşlenmeye devam ederken, süreye dikkat edin. Saatlerce güneşe maruz kalarak cilt kanserini tetiklemeyin."
SUMAK DNA HASARINI ÖNLÜYOR
Özyaral, hücrelerde kanserin başlangıcını oluşturan DNA hasarının önlenmesi için sofralardan sumağın eksik edilmemesi gerektiğini söyledi. Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral, hücre DNA’sını koruyan sumağın kansere sebep olan serbest Radikalleri de temizlediğini anlattı. Çevresel faktörler sebebiyle vücudumuzda her gün binlerce hücrenin bozularak kanserleştiğini anlatan Doç. Dr. Oğuz Özyaral, olumsuz çevre faktörleriyle bozulan bu hücrelerin hızla tamir edilmemesi durumunda dokularda kanser hastalığının oluştuğunu ifade etti. Özyaral, günlük beslenmemize ekleyeceğimiz sumak ve sumak çayı ile hücrelerde kanserleşmeye yol açan DNA hasarının da önlenebileceğini söyledi.
ÇEVRESEL FAKTÖRLER DNA’DA HASARA YOL AÇIYOR
Doç. Dr. Özyaral, “Birer kanserojen faktörü olarak tanımlayabileceğimiz AVM’lerdeki elektromanyetik kapalı ortam ile cep telefonlarının alıcıları, evlerde kullanmakta olduğumuz elektronik aletler yaşam alanlarımıza devamlı bir radyasyon yayıyor. Bunun yanı sıra egzoz dumanı, is-sis karışımı kirli hava, kontrolsüz güneş ışını cilt kanserlerini tetikliyor. Günlük hızlı yaşama dayalı stres, üzüntü, sıkıntı ve hareketsizlik ise hücre yıkımını artırıyor. Sözünü ettiğimiz bu çevresel kirletici kanserojen faktörler hücrelerimizin DNA’sını bozarak kanser hücrelerinin gelişimini tetikliyor. Kanserin oluşumunu engellemek ve kanserle mücadele için ilk yapılması gereken şey bozulan DNA’yı düzeltmeye çalışmak olmalıdır” dedi.
HER GÜN TAZE ÇEKİLMİŞ BİR TATLI KAŞIĞI SUMAK
Doç. Dr. Özyaral, özellikle Güneydoğu Anadolu mutfağının vazgeçilmezi olan sumağı her gün bir tatlı kaşığı ölçüsünde önerdi. Özyaral, bu ekşi ve lezzetli baharatın hücre içindeki DNA’nın hasarını tamir ettiğini, var olan kanserin tedavisinde yeni kanser hücrelerin oluşmasını engelleme yoluyla desteklediğini ifade eden Özyaral, şöyle konuştu: Viyana Kanser Araştırma Enstitüsü 2009 yılında yaptığı bir çalışma ile sumağın hücre DNA’sını koruduğu ve serbest radikal süpürücüsü olduğu gösterilmiştir. Sumak, bu etkisi sayesinde, kanser hastalığının hücre DNA’sı üzerinde yapacağı hasarın önüne geçmekte ve hücrelerdeki deformasyonu ve dolayısıyla kanser gelişimini engellemektedir. Hücrelerin kanserleşmesini engelleyebilmek için DNA tamir mekanizmalarını güçlendirmek gerekmektedir. İşte sumak, yapısal özelliğinden ötürü vitamin, mineral, antioksidan ve fitokimyasalların etkisini artırıcı bileşimler yaparak hücrelerin toksinlerden arınmasına, DNA’nın serbest radikaller tarafından zarar görmesini engellemekte, böylelikle kanser hücrelerinin çoğalmasını ve oluşmasını engellemeye yardımcı olmaktadır.’
SUMAĞI DEMLEYİP ÇAY OLARAK TÜKETEBİLİRSİNİZ
Doç. Dr. Oğuz Özyaral, genellikle baharat olarak kullanılan sumağın çay şeklinde de tüketilebileceğini söylerken bir de tarif verdi: ‘100 gram sumağı 1 litre suda kaynatıp 10 dakika demleyip çay olarak tüketebiliriz. Üstün antioksidan özelliği ve DNA diziliminde hücre yıkımını önlediğinden hücre yaşlanmasını da geciktirir. Beslenme düzeninde günde bir çay kaşığı kadar sumağı bir kâse çorbaya ekleyebilir Böylelikle DNA tamir mekanizmalarını harekete geçirmek mümkün olabilecektir. Ancak sumak tane olarak alınmalı ve taze çekilip tüketilmelidir.’ Program ardnıdan Ak Parti İlçe Başkanı Mustafa Kaya ve berbaerindekiler, Doç. Dr. Özyaral’a çiçek ve çini takdim ederek katılılrınan dolayı teşekkür etti.
Detaylı Bilgi ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız